“Bir çiçeğin ister yarısı, ister dörtte üçü, isterse tamamı açmış olsun, çiçek açıyor” deriz…
Vahşi Kadının Dirilişi…
9 ay boyunca kendi yeraltı dünyamda ruhsal arkeolojik kazı yaptım. Her gün çölümü elekten geçirdim, gece gündüz demeden didik didik ellerimle tırnaklarımla kazıyarak parçalanmış kemiklerimi aradım , topladığım tüm kemiklerle yeniden iskeletimi bir araya getirdim, hemen yanında bir ateş yaktım, uzun uzun oturdum yanında, bekledim, dua ettim, bana tekrar can verecek öykülerle yıkandım, dans ettim, ağladım, zamanı geldiğini hissettiğimde kendi özgün şarkımı söylemeye başladım. Ben şarkımı söyledikçe kemiklerim ete bürünmeye başladı, et deriyle kaplandı, tekrar soluk alıp vermeye başladı, gözleri açıldı, neşeyle özgürce ormana doğru dans ederek koşmaya başladı, sonra biran duraksadı dönüp La Loba’ya -hayatımın bir yerinde yaptığım kötü pazarlığın/seçimin yol açtığı yaraları sarmam için bana şifa bohçalarını taşıyan içimdeki yaşlı bilge Kurt Kadın’a – gülümsedi sonra gözlerden kayboldu…
Bana bu tekrar diriliş sürecinde hayatın örgüsüne anlayış getirmeme rehber olan, on yıllarca yıl göz nuru döktüğü öyküleriyle yaralarıma ilaç olan, yolumu aydınlatan, ayak izimi bırakmam konusunda beni cesaretlendiren, ilham aldığım Clarissa Pincola Estes’e minnettarım…
*Tırnak içindekiler Clarissa Pincola Estes’den alıntıdır.🙏🏻
